Dava İle İlgili Açıklamalar


“İçtihat Metni”

MAHKEMESİ : FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

Taraflar arasında görülen davada … Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nce verilen 01/10/2014 tarih ve 2013/101-2014/82 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

Davacının İddia ve Görüşleri


Davacı vekili, müvekkilinin uzun yıllardır … olarak tanınıp bilindiğini, “…” ibaresinin marka olarak tescili için TPE’ye yaptıkları başvurunun davalıya ait “…” markası mesnet gösterilerek kısmen reddedildiğini, oysaki müvekkilinin “…” ibaresini davalıdan önce kullanıp maruf hale getirdiğini ileri sürerek davalı adına tescilli “…” markasının hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalının İddia ve Görüşleri


Davalı vekili, davacının “… markası üzerinde daha önce kullanım sebebiyle hak sahibi olduğu iddiasının gerçeğe aykırı ve mesnetsiz olduğunu, “…” ibaresinin müvekkili tarafından uzun yıllardır kesintisiz, ciddi ve yoğun bir şekilde marka olarak kullanıldığını, aksi düşünülse bile davacının uzun yıllar sessiz kalarak hakkını kaybettiğini savunarak davanın reddini istemiştir.

Yerel Mahkeme Kararı


Mahkemece iddia, savunma, benimsenen bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, davalının, dava konusu 2009/24725 sayılı “…” markasının 35. ve 37. sınıflarda tescili için 14/05/2009 tarihinde TPE’ye başvurduğu, davacının tescil tarihinden önce anılan markayı 556 sayılı KHK’nın 8/3. maddesi anlamında bilinir hale getirdiğini ispatlayamadığından öncelikle üstün hak sahibi olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.


Kararı davacı vekili temyiz etmiştir.

Yargıtay Kararı


Davacı tarafça, uyuşmazlık konusu “…” ibaresinin tescilli ticaret unvanı olduğu, ayrıca bu ibare üzerinde öncelik hakkı bulunduğundan bahisle davalı markasının hükümsüzlüğünün tespiti istenmiştir. Mahkemece, davacı tarafça sunulan belgelerde “…” ibaresinin markasal kullanımı bulunmadığından ve öncelik ve üstün hakkın varlığı kanıtlanamadığından dava reddedilmiş ise de, dosyaya sunulan belgelerden davacı şirketin inşasını üstlendiği mahallerdeki tabelalar üzerinde tescilli ticaret unvanının dışında “…” ibaresini de inşaat ve proje işlerinde markasal olarak kullandığı anlaşılmaktadır. Öte yandan, 556 sayılı KHK’nın 8/5. maddesine göre tescil için başvurusu yapılmış markanın, başkasına ait kişi ismi, fotoğrafı, telif hakkı veya herhangi bir sınai mülkiyet hakkını kapsaması halinde, hak sahibinin itirazı üzerine tescil başvurusu reddedilir. Bu durum, aynı zamanda 556 sayılı KHK’nın 42/1-b maddesi uyarınca hükümsüzlük nedenidir. Bu durumda, davacının 2000 yılında tescil olunan ticaret unvanının kılavuz sözcüğü içerisinde “….” ibaresinin de bulunduğu dikkate alınarak 556 sayılı KHK’nın 8/5 ve 42/1-b maddeleri kapsamında davacı şirket iştigal alanında kalan hususlar bakımından dava konusu markanın hükümsüzlüğünü talep edebileceği gözetilmek suretiyle uyuşmazlığın 556 sayılı KHK’nın 8/3, 8/5 ve 42/1-b maddeleri kapsamında tartışılarak bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.


SONUÇ:

Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davacı yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz eden davacıya iadesine, 04/05/2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Kaynak-Yargıtay

Marka Tescili Davalarında Yargıtay’ın Önemli Bir Kararı: Ticaret Unvanı ve Marka Çakışması

11. HD 2018/4665 E. Markanın Hakkına Haksız Tecavüzün Tespiti Kararı

Fikir ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nde görülen bir marka tescili davasında, Yargıtay tarafından ilginç bir karar verilmiştir. Bu karar, özellikle ticaret unvanı ve marka haklarının kesişme noktalarında önemli bir dönüm noktası olarak değerlendirilebilir. Davada, iki şirket arasında marka tescili hakkı üzerinde yaşanan anlaşmazlık, Yargıtay’ın detaylı incelemesi sonucu farklı bir boyut kazanmıştır.

Davanın Özeti

Davacı şirket, uzun yıllardır kullandığı bir ibareyi marka olarak tescil ettirmek istemiş ancak davalı şirketin aynı veya benzer bir ibareyi daha önce tescil ettirdiği gerekçesiyle başvurusu kısmen reddedilmiştir. Davacı, bu karara itiraz ederek, söz konusu ibareyi davalıdan önce kullanmaya başladığını ve bu nedenle marka hakkına sahip olduğunu iddia etmiştir.

Yerel mahkeme, davacı şirketin iddiasını kabul etmemiş ve davanın reddine karar vermiştir. Davacı şirket ise bu kararı temyiz etmiştir.

Yargıtay’ın Değerlendirmesi ve Kararı

Yargıtay, dosyayı incelediğinde, davacı şirketin inşaat projelerinde kullandığı tabelalarda, tescilli ticaret unvanının yanı sıra dava konusu ibareyi de kullandığını tespit etmiştir. Bu durum, davacı şirketin söz konusu ibareyi marka olarak kullanma niyetinde olduğunu gösteren önemli bir delil olarak değerlendirilmiştir.

Öte yandan, Yargıtay, 556 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin ilgili maddeleri doğrultusunda, davacı şirketin ticaret unvanı içerisinde yer alan ibare nedeniyle, davalı şirketin marka tesciline karşı itiraz hakkı olduğunu belirtmiştir. Yani, davacı şirketin daha önce tescil ettiği ticaret unvanı, davalı şirketin marka tescilini geçersiz kılabilecek bir durum oluşturmuştur.

Bu değerlendirmeler sonucunda Yargıtay, yerel mahkemenin kararını bozmuş ve davanın yeniden görülmesine karar vermiştir.

Kararın Önemi ve Sonuçları

Bu karar, marka tescili davalarında ticaret unvanlarının da dikkate alınması gerektiğini göstermesi açısından önemlidir. Özellikle, aynı veya benzer ifadelerin hem ticaret unvanı olarak hem de marka olarak kullanılması durumunda ortaya çıkabilecek hukuki sorunlara dikkat çekmektedir.

Karar aynı zamanda, marka tescili sürecinde öncelik ilkesinin yanı sıra, iyi niyet ve dürüstlük kurallarının da göz önünde bulundurulması gerektiğini vurgulamaktadır.

Sonuç

Yargıtay’ın bu kararı, marka tescili davalarında hukuki belirsizlikleri azaltmaya ve tarafların haklarını daha iyi koruyabilmesine katkı sağlayacaktır. Ancak, her bir dava farklı özelliklere sahip olduğundan, bu kararın benzer davalara aynen uygulanacağı anlamına gelmez.

Bu kararın önemli sonuçları arasında şunlar sayılabilir:

  • Ticaret unvanlarının önemi: Marka tescili davalarında ticaret unvanlarının da dikkate alınması gerektiği vurgulanmıştır.
  • Öncelik ilkesi: Marka tescili sürecinde öncelik ilkesi önemli olsa da, iyi niyet ve dürüstlük kuralları da göz ardı edilmemelidir.
  • Hukuki belirsizliklerin azaltılması: Bu karar, marka tescili davalarındaki hukuki belirsizlikleri azaltmaya katkı sağlayacaktır.

Bu makalede yer alan bilgiler genel nitelikte olup, hukuki tavsiye olarak değerlendirilmemelidir. Herhangi bir hukuki sorunla karşılaşmanız durumunda bir avukata danışmanız önerilir.