ESAS NO : 2017/365
KARAR NO : 2019/248

DAVA : Patent Hükümsüzlüğü ve Sicilden Terkin
DAVA TARİHİ : 28/09/2016
KARAR TARİHİ : 13/06/2019

Mahkememizde görülmekte bulunan patent hükümsüzlüğü ve sicilden terkin davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:

Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, davacının, “…” etken maddeli ürünü üretmek istediğinde TR’de halen davalılar adına tescilli ve geçerli olan … nolu patent ile karşılaştığını, söz konusu etken maddenin patent süresinin tüm dünyada dolduğunu, ne var ki, bu maddenin kullanım şeklinin …, … ve … gibi ofisler nezdinde davalı firmalar adına patentli olduğunu, dava konusu patentin koruma kapsamının … ve … ile Türkiye’de birbirinden büyük ölçüde farklı olduğunu, patentin başvuru sürecinde … ve … nezdinde kısıtlamalara gitmesine rağmen Türkiye’de olması gereken kısıtlamaları yapmadığını, … nolu patentin, uyarılabilir (arousable) ve yönlendirilebilir (oriented) ve kritik derecede hasta (criticallyill) özellikleri ile sınırlandırılmadığını, Avrupa ve ABD’de patentlenebilir görülmeyen bu geniş koruma kapsamının, Türkiye’de patent alabildiğini, dava konusu tescil sürecinde, … tarafından düzenlenen inceleme raporunda, açıkça “hastanın uyarılabilir (arousable) ve yönlendirilebilir (oriented) olduğu koşulda yenilik ve buluş basamağının var olacağının telkin edildiğini, ancak, patent sahibinin bu telkini dikkate almayarak ve bu sınırlayıcı özelliği isteme koymayarak tescil alma yoluna gittiğini, dava konusu patentin istemindeki “yoğun bakım” lafzının, hastayı fizyolojik veya patolojik durumu itibari ile daha önce deksmedetomidin uygulanan hastalardan ayırt edici ve farklılaştırıcı bir yeni sağlık koşulu tanımlamadığını, örneğin, bir hastanın sağlık durumu kritik olsa bile tedavi olduğu hastanenin bir yoğun bakım ünitesinde olmayabileceğini veya kritik olmayan bir hastanın tedbir ve belli bir süre gözlem amaçlı olarak yoğun bakım ünitesinde tutulabileceğini, hatta kimi hastaların yoğun bakım ünitesindeki sedasyona dahi ihtiyaç duymayabileceğini, bu nedenle istemde anlatılmak istenilen endikasyonun açık olmadığını, “yoğun bakım” koşuluna bağlı olarak sağlık durumunun diğer hastalardan kesin şekilde ayrılmasının mümkün olmadığını, EPO inceleme kurulunda da bu hususun defaten dile getirildiğini, patent sahibinin de uyarılabilir (arousable) ve yönlendirilen (oriented) lafzını ekleyerek patent alabildiğini, ancak bu kısıtlamanın davaya konu patentte bulunmadığını, dava dilekçesinde belirtilen D1 ila D8 dokümanları karşısında patentin yenilik veya buluş basamağı kriterlerine sahip olmadığını, dava konusu patente ilişkin Avrupa Patent vekilinden alınan mütalaada dava konusu patentin yenilik ve buluş basamağı kriterinden yoksun olduğunun belirtildiğini iddia ederek, dava konusu patentin tüm istemleri itibariyle hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle, davalılardan … yönünden pasif husumet yokluğu nedeniyle davanın reddini, dava konusu patentin D1 ila D7 dokümanları karşısında yenilik ve buluş basamağı niteliğine haiz olduğunu, D1 dokümanının, hiçbir şekilde deksmedetomidinin yoğun bakım sedasyonunda genel olarak kullanımını öğretmediğini, cerrahi müdahalenin kendisinin “yoğun bakım ünitesinde” yapılmadığını, hastanın cerrahi müdahaleden sonra eğer gerekliyse “yoğun bakım ünitesi”ne aktarılabileceğini, deksmedetomidinin bir hasta ameliyatla iken gösterdiği etkinin, hasta “yoğun bakım ünitesinde” iken gösterdiği etki ile, özellikle hasta ameliyat sırasında anestezi verilmesi ve anestezinin sedasyondan farklı olması sebebiyle, sınırlı olarak bağlantılı olduğunu, patentin incelenmesi sürecinde … tarafından 3. inceleme sonucunda önerilen değişikliğin yapılması koşuluyla patentin tescil edilebilir bulunduğu iddiasının gerçekten yoksun olduğunu, davacı yanın iddialarının aksine … tarafından bahsedilen özelliklerin isteme eklenmesi şartıyla 1 ve 2 nolu istemlerin patentlenebilir olduğu yönünde herhangi bir öneri ya da koşul bulunmadığını, dava konusu patent bir Avrupa patentinin validasyonu olarak tescil edilmediğinden, dava konusu patent ile Avrupa patentinin istem setlerinin de birebir aynı olması koşulu bulunmadığını, EPO sürecinde yapılan değişikliklerin ve tartışmaların bağlayıcılığı bulunmadığını, iddia ederek davanın reddini talep etmiştir.

Dava, 551 sayılı KHK hükümleri uyarınca açılmış patent hükümsüzlüğü ve sicilden terkini talebine ilişkindir.

Dosyada tarafların bildirdikleri tüm deliller toplanmış, TPMK kayıtları getirtilmiş, teknik ve özel bilgi gerektirmesi nedeniyle bilirkişi incelemesi yaptırılarak rapor alınmıştır.

Mahkememizce alınan raporda bilirkişilerin, “dava dosyasında yapılan incelemeler neticesinde, … sayılı dava konusu patentle ilgili olarak; 1 ve 2 sayılı istemlerin yeni olmadığı, bu nedenle, patentin hükümsüzlük koşulunun oluştuğu” şeklinde görüşlerini bildirdikleri anlaşılmıştır.
10/01/2017 tarihinde 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu yürürlüğü girmiştir. Bu çerçevede, somut uyuşmazlığın çözümü bakımından, teknik bir husus olan, dava konusu patentin patentlenebilirlik koşullarını taşıyıp taşımadığı ve hükümsüzlüğünün tespiti ve somut uyuşmazlık yönünden değerlendirilmesi bakımından, hangi mevzuatın uygulanacağının tespiti değerlendirmenin başlangıç noktasını oluşturmaktadır.

Bu çerçevede, 6769 sayılı SMK’nın “551, 554, 555 ve 556 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamelerin hükümlerinin uygulanması” başlığını taşıyan geçici 1.maddesinin (2) fıkrasının ilk ve üçüncü cümleleri, “Bu Kanunun yayımı tarihinden önce yapılmış ulusal patent başvuruları ve faydalı model başvuruları, başvuru tarihinde yürürlükte olan mevzuat hükümlerine göre sonuçlandırılır…, …patent ve faydalı modellerin hükümsüz kılınmasında, başvuru tarihinde yürürlükte olan mevzuat hükümleri uygulanır” hükümlerine taşımaktadır. Dava konusu … sayılı patentin başvurusunun, 1999 yılında yapıldığı tespit edilmiş bulunmaktadır. Şu halde iş bu davalıya ait … sayılı patentin hükümsüzlüğü istemiyle açılan davada, başvuru tarihinde geçerli olan mülga 551 s.KHK hükümleri uygulanacaktır.

551 sayılı KHK Madde 5–”Yeni tekniğin bilinen durumunu aşan ve sanayiye uygulanabilir olan buluşlar, patent verilerek korunur.

Madde 7–”Tekniğin bilinen durumuna dahil olmayan buluş yenidir. Tekniğin bilinen durumu, patent başvurusunun yapıldığı tarihten önce, buluş konusunda dünyanın herhangi bir yerinde toplumca erişilebilir yazılı veya sözlü tanıtım, kullanım veya bir başka yolla açıklanan bilgilerden oluşur. Patent başvurusu tarihinde veya bu tarihten sonra yayınlanmış olan ve patent başvurusu tarihinden önceki tarihli Türk patent ve faydalı model belgesi başvurularının yayınlanan ilk metinleri tekniğin bilinen durumuna dahildir.

Madde 9–”Buluş, ilgili olduğu teknik alandaki bir uzman tarafından, tekniğin bilinen durumundan aşikar bir şekilde çıkarılamayan bir faaliyet sonucu gerçekleşmiş ise, tekniğin bilinen durumunun aşıldığı kabul edilir.”

Madde 10–”Buluş, tarım dahil sanayinin herhangi bir dalında üretilebilir veya kullanılabilir nitelikte ise, sanayiye uygulanabilir olduğu kabul edilir.”

Madde 129–”Aşağıdaki hallerde patentin hükümsüz sayılmasına yetkili mahkeme tarafından karar verilir: a-Patent konusunun, bu Kanun Hükmünde Kararnamenin 5 inci ila 10 uncu maddelerinde belirtilen, patent verilebilirlik şartlarına sahip olmadığı ispat edilmişse; b-Buluşun, buluş konusunun ilgili olduğu teknik alanda bir uzmanın onu uygulamaya koyabilmesini mümkün kılacak yeterlikte, açık ve tam olarak tanımlanmadığı ispat edilmişse; c-Patent konusunun, yapılmış olan başvurunun kapsamı dışına çıktığı veya patentin 45 inci madde anlamında ayrılmış olan bir başvuruya veya 12 inci maddeye göre yapılan bir başvuruya dayandığı ve onların kapsamlarını aştığı ispat edilmişse; d-Patent sahibinin, 11 inci maddeye göre patent isteme hakkına sahip bulunmadığı ispat edilmişse. Patent sahibinin, 11 inci maddeye göre patent isteme hakkına sahip bulunmadığı hakkındaki iddia, ancak buluşu yapan veya halefleri tarafından ileri sürülebilir. Bu durumda, bu Kanun Hükmünde Kararnamenin 12 nci maddesi hükmü uygulanır.

Hükümsüzlük nedenleri patentin sadece bir bölümüne ilişkin bulunuyorsa, sadece o bölümü etkileyen istem veya istemlerin iptali suretiyle, kısmi hükümsüzlüğe karar verilir. Bir istemin kısmen hükümsüzlüğüne karar verilemez. Kısmi hükümsüzlük sonucu, patent ile korunan buluşun iptal edilmeyen istem veya istemleri, bu Kanun Hükmünde Kararnamenin 5 inci ila 7 inci madde hükümlerine uygun olması halinde, patent bu kısım için geçerli kalır.” şeklinde düzenlenmiştir.

Davalı, “…” başlıklı buluşu için 31/03/1999 tarihinden itibaren 20 yıl süreyle geçerli … sayılı patent belgesine sahiptir. Bu patent belgesi, Patent İşbirliği Anlaşması (PCT- (Patent Cooperation Treaty) uyarınca 31/03/1999 tarihinde yapılan PCT-F199/00266 sayılı Uluslararası Patent başvurusunun Türkiye’de ulusal aşamaya girmesi sonrasında Türk Patent ve Marka Kurumu tarafından inceleme işlemleri sonucunda verilmiştir. Dava konusu patentin dayandığı PCT-F199/00266 sayılı PCT başvurusu, 01/04/1998 tarihli US 60/080,287 sayılı ve 04/12/1998 tarihli US 60/110,944 sayılı başvuruların rüçhan hakkından yararlanmaktadır.

Patentle ilgili olarak, Türk Patent kayıtlarında yapılan araştırmada, 2018 yılı ücretinin süresi içinde ödendiği, söz konusu patent hakkının devam ettiği ve patentin süresinin 31/03/2019 tarihi itibarıyla sona ereceği görülmüştür.
551 sayılı KHK’nın “Hükümsüzlük Talebi” başlıklı Madde 130 – Patentin hükümsüzlüğü, zarar gören kişiler veya Cumhuriyet Savcıları kanalıyla ilgili resmi makamlar tarafından istenebilir. Ayrıca, patentin hükümsüzlüğünü, 129 uncu maddenin birinci fıkrasının (d) bendine göre patent isteme hakkına sahip kişiler de ileri sürebilir. Patentin hükümsüzlüğü koruma süresinin devamınca veya hakkın sona ermesini izleyen beş yıl içinde dava edilebilir. …” hükümlerine amirdir. 6769 sayılı SMK 138/5 maddesi de aynı hükümleri ihtiva etmektedir.

Patente konu buluş özetle, yoğun bakım ünitesinde bir hastanın sedasyonu için bir metot ile ilgilidir.

Patent haklarının korunmasına ilişkin her ülkenin kendine özgü patent kanunları ve farklı uygulama prosedürleri bulunmaktadır. Bir patent ile verilen hak, verilmiş olduğu ülke sınırları için geçerlidir ve bu husus patent hukukunda “ülkesellik ilkesi” olarak da ifade edilmektedir. Patent verilmesi işlemlerinde değerlendirilen ve hükümsüzlük davalarında önemli olan “tekniğin bilinen durumunun belirlenmesi”, “yeniliği etkilemeyecek açıklamalar”, “yenilik” ve “buluş basamağı” vb konularda farklı uygulamalar bulunmaktadır.

Somut olayda bilirkişi raporunda da tespit olunduğu üzere dava konusu patent … uyarınca yapılan bir uluslararası başvuruya mülga 551 sayılı KHK’ya göre verilen ulusal bir patent olduğundan, bu patentin hükümsüzlüğünün değerlendirmesi 551 sayılı KHK kapsamında yapılması gerekmektedir. Bu nedenle, Türkiye’de verilmiş olan bir patent ile benzer korumaya ya da aynı rüçhana sahip olan bir patentin, diğer ülke mahkemelerince ya da … tarafından hükümsüz kılınması ya da başvurunun geri çevrilmesi, o patentin Türkiye’de de otomatikman hükümsüz kılınması gerektiği anlamına gelmeyecektir. Benzer şekilde, bir buluşun diğer ülkelerin patent ofislerince ya da … tarafından patent verilebilir bulunması, aynı buluş için Türk Patent’e yapılan ulusal bir başvurunun kati suretle patent verilebilir bulunacağı ve/veya hükümsüz kılınamayacağı anlamına da gelmeyecektir. Dolayısıyla, … tarafından bir Avrupa patentinin geçersizliğine karar verilmesi ya da patent başvurusunun reddi, sadece…uyarınca verilen o Avrupa patentinin geçerli olduğu ülkelerdeki patentler bakımından etkili olacak, ancak, ilgili ülkelerdeki ulusal mevzuat uyarınca verilmiş olan diğer ulusal ya da uluslararası başvurulara verilen patentler bakımından bağlayıcı olmayacaktır. Sonuç olarak, …’nun ya da …’nun aynı … başvurusuna dayanan bir başvuruyu reddettiği ya da koruma kapsamı farklı olan istemlere patent verdiği ileri sürülerek, Türk Patent tarafından tescil edilen ulusal bir patentin de bu sebeple otomatik olarak hükümsüz kılınması gerektiği söylenemez. Dava konusu patentin …’deki ve …’daki karşılığının verilmesi sürecinde, mevcut istemleri olumsuz değerlendirmelerinin ya da farklı bir istemi patentlenebilir bulmalarının, dava konusu patentin Türk Patent’teki inceleme sürecinde dikkate alınmamış olması, dava konusu patentin kati suretle ya da otomatik olarak hükümsüz kılınması gerektirdiğini göstermemektedir.

Diğer taraftan, her ne kadar, Avrupa patentinin inceleme sürecinin dava konusu patent açısından “ülkesellik ilkesi” uyarınca bir etkisi olmasa da, …’nun patent verilebilirlik değerlendirme kriterlerinin ülkemizde de benimsendiği ve dava konusu patentin verilmesine engel durumların … tarafından tespit edilmiş olabileceği, ilaveten taraflar arasındaki çekişme de dikkate alınarak, dava konusu patentin …’daki inceleme süreci ve durumu da … register hizmeti üzerinden incelenerek değerlendirilmesi gerekmekte olup, bu değerlendirme yapılırken, dava konusu patentin, patentlenebilirlik kriterlerinin değerlendirmesi yönünden tartışma konusu olan hususlara ilişkin …’nun yaklaşımının ne olduğu irdelenmesi diğer bir ifadeyle, dava konusu patentin istemlerine karşılık gelen istemlerin … tarafından ne şekilde değerlendirildiğinin ele alınması gereklidir. Raporda gerek … gerek Rus patent ofisi değerlendirmeleri ayrı ayrı ele alınmıştır.

Dava konusu patentin yabancı patent ofislerince yapılan inceleme değerlendirmeleri dikkate alınarak Türk Patent’teki inceleme süreci raporda değerlendirilmiş olup buna göre; buluş konusunun 1. ve 2. inceleme raporlarında D1 ila D4 dokümanları dikkate alındığında buluş basamağına sahip olmadığının belirtildiği, 3. inceleme raporu sürecinde, 1 ve 2 nolu istemin kapsamında bir değişiklik yapılmadığı 3 ila 37 nolu istemlerin çıkarıldığı ve başvuru sahibinin görüşleri sonucunda buluşun patentlenebilir olduğu görüldüğü, özellikle, 1 ve 2 nolu istem, önceki inceleme raporlarında olumsuz olarak değerlendirilirken, aynı istemler 3. inceleme raporunda patentlenebilir bulunmuştur. İnceleme raporları arasındaki bu görüş değişikliğinde, başvuru sahibinin görüşlerinde şu hususları belirtmesinin etkili olduğu değerlendirildiği: i)D1 ve D2’de “yoğun bakım” kullanımının açıklanmadığı, “cerrahi anestezide faydalı” olmak ifadesinin “yoğun bakım sedasyonunda” kullanımı çağrıştırmadığı, ii)yoğun bakım sedasyonunun amacının hastanın “ayık, dikkati dağılmamış ve de yardımcı olabilecek bir konumda (arousable, well-orientedandcooperative) olmasının” sağlanması olduğu, bu noktada, davacı, 3. inceleme raporunda, açıkça “hastanın uyarılabilir (arousable) ve yönlendirilebilir (oriented) olduğu koşulda yenilik ve buluş basamağının var olacağının telkin edildiği, bu sınırlayıcı özelliği isteme konulmamasının, daha önce deksmedetomidin uygulanan hastalardan ayırt edici ve farklılaştırıcı bir sağlık koşulu tanımlamadığını ileri sürerek, bu durumun hükümsüzlüğe neden olacağının ileri sürüldüğü, 3. inceleme raporunda, mevcut 1 ve 2 nolu istemlerin patentlenebilir bulunmadığı, ancak ve ancak altı çizili ifadenin isteme eklenmesi koşuluyla patentlenebilir olabileceği yönünde bir görüş ya da öneri bulunmadığı çünkü, inceleme raporlarında, istemin patentlenebilir olmadığı durumlar açıkça belirtilmekte, bazen, bazı değişikliklerin yapılması şartıyla istem patentlenebilecekse, raporda bu değişikliklerin yapılması durumunda patent verilebileceği belirtilebildiği, 3. inceleme raporundaki görüşlerde ise, böyle bir durum bulunmadığı, dolayısıyla, 3. inceleme raporunda istemin patentlenebilir olduğu belirtildikten sonra, buluşun yenilik ve buluş basamağı içermesine yönelik gerekçeli bir açıklama yapıldığı bu açıklamada, “hastanın yönlendirilebilir (well oriented) ve iletişim kurabilir (able to communication) halde kalmasının” önceki teknikte bilinmeyen bir durum olduğu bu nedenle, buluşun yenilik ve buluş basamağını taşıyan bir buluş olarak kabul edilebileceğinin belirtildiği, sonuç olarak, 3. inceleme raporunda, istemlerin patentlenebilmesi için, istemde değişiklik yapılması, belirli ifadelerin eklenmesi yönünde bir görüş, öneri ya da koşul ortaya konulmadığının tespit olunduğu anlaşılmıştır.

Raporda da belirtildiği üzere istemlerin tarifname esas alınarak yorumlanmasının sınırları önemlidir. … uygulamasında bu hususta muhtelif kararlar bulunmaktadır. İstemde yer alan ve birden fazla anlama gelebilen ya da muğlak bir ifadenin anlamının doğru bir şekilde belirlenebilmesi için, tarifname patentin “sözlüğü” olarak kullanılabilmektedir (…). Ancak, istemde yer alan bir ifadenin açık ve kesin teknik bir anlamı olması halinde, bu ifade tarifname dikkate alınarak farklı bir şekilde yorumlanamayacaktır. İstemlerle tarifname arasında tutarsızlık olması halinde, istemdeki muğlak ifadeler, ilgili alanda uzman kişinin tarifhameden yaralanmaksızın anlayacağı şekilde yorumlanacaktır (…). EPO Temyiz Kurulunun … sayılı kararında, patent sahibi … İtiraz Bölümünün istemin yorumlanmasında tarifhameyi de dikkate alması gerektiğini ileri sürmüştür. Temyiz Kurulu, istemin tarifname dikkate alınarak yorumlanmasının (…(1). Md’sinin), sadece koruma kapsamının belirlenmesi ya da kapsam aşımının olup olmaması (…(3)) ve ulusal tecavüz yargılamaları ile ilgili olduğunu belirtmiştir. Karara göre, … (1), Md’sinden, “istemler tarifnamenin yardımıyla yorumlanır” şeklinde genel bir gereklilik çıkarılamayacaktır. Bununla birlikte, genel prensip olarak, istemlerdeki kavramlar/terimler sadece içerik çerçevesinde yorumlanacaktır. Dolayısıyla, istemdeki terimler, istem seti ve tarifnamedeki içeriğin tümü dikkate alınarak yorumlanacaktır. Temyiz Kurulu bu hususta kaçınılması gereken iki uç noktaya dikkat çekmiştir: i)Tarifnamede açıklanan ancak istemde yer verilmeyen sınırlayıcı özellikler, istemde de varmış gibi bir sonuç çıkarılmamalıdır, ii)Diğer taraftan, istemler tarifnameden tamamıyla izole bir şekilde de düşünülmemelidir. İlgili alanda uzman kişi, istemi yorumlarken, kullanılan ifadelerin kendi alışılagelmiş lafzi manasında mı anlaşılacağını, yoksa tarifnamede tanımlanan özel anlamları ile mi anlaşılacağını en azından ortaya çıkarabilmelidir. … sayılı kararında ise, patent sahibi itiraz sürecinde yenilik değerlendirilirken istemin …(1). Md’ne göre -tarifnamenin de dikkate alınarak- yorumlanması gerektiği görüşüne Temyiz Kurulu katılmamıştır. Temyiz Kurulu … sayılı kararında, patentin, bilhassa istemlerin, özel terminolojisinin, tarifnamede kastedileni ya da tarifnamenin meramını anlama arzusunda bir anlayışıyla okuyan ilgili alanda uzman kişinin bakış açısından anlaşılması/yorumlanması gerektiğini belirtmiştir. Tarifname ve resimler, istemlerde kullanılan kelimelere makul bir şekilde atfedilecek manaya ya da anlama bağlam oluşturmaktadır ve ışık tutmaktadır. Nitekim, … Temyiz Kurulunun … sayılı kararına konu olayda, 1 nolu istemde ürünün kendisi koruma altına alınmıştır. İstemde, membranın gaz ayrıştırma aparatına ne şekilde yerleştirildiğinden bahsedilmeksizin, sadece bir membranın yapısı tanımlanmıştır. Bu nedenle, Kurul, istemdeki “oksijen içeren gaz karışımından oksijeni ayrıştırabilen” şeklindeki ifadenin, sadece söz konusu membranın işlevsel kabiliyetini (capability) tanımlamaya yönelik olduğunu, bu ifadenin istemde bahsedilen yapılanmanın gerçek kullanımına dair bir sınırlama getirmediğini belirtmiştir. Taraflar istemin tarifname dikkate alınarak yorumlandığında, bu sınırlamanın açık olacağını ileri sürmüştür. Fakat, … Temyiz Kurulu i)İstemdeki kavramların yorumlanmasında tarifnamedeki herhangi bir belirgin (açık) tanımlamanın dikkate alınması gerekliliği, ile ii)Tarifnamedeki açıklamalardan yola çıkılarak, tarifnamedeki sınırlamaların yenilik ya da buluş basamağına ilişkin itirazların savunulması için kullanılmaya çalışılması husustan arasındaki farklılığa dikkat çekmiştir. … Temyiz Kurulu, yukarıdaki (ii) durumunda, sadece tarifnamede açıklanan ancak istemde bulunmayan teknik özelliklerin, istemde de varmış gibi okunarak, istemin bu özelliklere ilişkin gerekli sınırlamayı içerecek şekilde anlaşılmayacağını, ifade etmiştir.

Yenilik değerlendirmesi yapılırken patentin istemleri dikkate alınır. Zira patent başvurusunun kapsamını belirleyen istemlerdir. Tarifname, özet ve resimler istemlerin yorumlanmasında dikkate alınır.

Sonuç olarak dava konusu patent belgesinin yeniliğinin değerlendirilmesinde, söz konusu patent belgesinin istemlerinde korunan buluşun, başvuru tarihinden önce, dünyanın herhangi bir yerinde toplumca erişilebilir yazılı veya sözlü tanıtım, kullanım veya bir başka yolla açıklanıp açıklanmadığının değerlendirilmesi gereklidir. Yenilik değerlendirmesi yapılırken: patent istemlerinde korunması talep edilen teknik unsurlar tanımlanır, istemlerde tanımlanan bu teknik unsurlardan, tekniğin bilinen durumuna dahil olan ortak unsurlar tanımlanır, tekniğin bilinen durumuna dahil olan unsurlar ile istemde talep edilen unsurlar karşılaştırılır (yenilik değerlendirmesinde tekniğin bilinen durumuna dahil dokümanlar tek tek değerlendirilir, yani, yeniliği yok etmek için birden fazla dokümandaki açıklamalar birleştirilerek kullanılmaz), tekniğin bilinen durumunda tanımlanan unsurlar ile istemlerde tanımlanan teknik unsurlar aynı ise söz konusu istem yeni değildir.

Yenilik değerlendirmesinde, tekniğin bilinen durumuna dahil dokümanlar tek tek değerlendirilir, ayrı dokümanlar bir arada birleştirilmez. Bununla beraber, tekniğin bilinen durumuna dahil bir doküman içeriğindeki farklı düzenlemelere ait ayrı unsurların birleştirilmesi de -söz konusu dokümanda ayrı unsurların bu şekilde bir birleşiminin olacağı yönünde bir öneri olmadıkça- kabul edilmemektedir.

Buluş, ilgili olduğu teknik alandaki bir uzman tarafından, tekniğin bilinen durumundan aşikâr bir şekilde çıkarılamayan bir faaliyet sonucu gerçekleşmiş ise, tekniğin bilinen durumunun aşıldığı (buluş basamağı olduğu) kabul edilir. Diğer bir ifadeyle, teknik alandaki uzman kişi, patentin başvuru tarihi ya da varsa rüçhan tarihindeki tekniğin bilinen durumuna dahil açıklamalardan, istemlerde tanımlanan buluşu ortaya çıkarıyorsa, patent başvurusuna konu buluş aşikârdır. Buluş basamağının değerlendirilmesinde, yenilikten farklı olarak, tekniğin bilinen durumuna dahil olan iki ya da daha fazla sayıdaki dokümandaki açıklamalar da dikkate alınır. Buluşun aşikâr olup olmadığını yani buluş basamağına sahip olup olmadığına karar verebilmek için çeşitli yöntemler vardır. Bu yöntemlerden en kullanılır olanı “Problem ve Çözüm Yaklaşımıdır”, bu metot Avrupa Patent Ofisinin geliştirdiği metottur (EPG Guideline, Başlık-C, Bölüm IV). Problem ve çözüm metodu 3 aşamada uygulanır: 1-En yakın bilinen teknik belirlenir: Buluş ile alakalı tekniğin bilinen durumundaki en yakın bilgi/belgedir (Buluşun özelliklerine en fazla sahip bir doküman). 2- Objektif problem tanımlanır: Buluşun sağladığı teknik etkilere (sonuçlara) ulaşmak için en yakın bilinen teknik nasıl değiştirilir veya adapte edilir. 3- Could/would yaklaşımı: En yakın teknik ve objektif teknik problemden başlanarak iddia edilen buluşun teknik alanda uzman kişi tarafından aşikâr olup olmadığı sorgulanır. İddia edilen buluşa ulaşmak için; en yakın tekniği değiştirmek veya uyarlamak suretiyle teknik problemi çözmek için tekniğin bilinen durumu içinde teknik alanda uzman kişiyi harekete geçirecek herhangi bir emare veya ipucu var mı? Genellikle en yakın doküman ile tekniğin bilinen durumuna yakın başka bir doküman (yani 2 doküman) birlikte ele alınarak buluşun aşikâr olup olmadığı incelenir.

Buluş basamağı incelemesi yapılırken, buluş ile altı çizilen problemi çözmek umuduyla veya bazı gelişme ve avantajlar elde etme beklentisi ile tekniğin bilinen durumundaki en yakın teknik üzerinde modifikasyonlar ya da adaptasyonlar yaparak buluşu meydana getirecek olup olmadığı değerlendirilmelidir. Bu değerlendirmede, uzman kişinin buluşa ulaşabilme ihtimali “yapar mıydı” ya da “yapabilir miydi” (“would or could”) sorulan sorularak değerlendirilir. Uzman kişi buluşu “yapardı” şeklinde değerlendiriliyorsa, buluş basamağı olmayacaktır, “yapabilirdi” şeklinde değerlendiriliyorsa, buluş basamağı olacaktır.

Buluş basamağının değerlendirilmesinde, tekniğin bilinen durumuna dahil olan en yakın doküman belirlenirken, istemde tanımlanan buluş ile aynı amaca yönelik olan konuyu açıklayan ve buluş ile en yakın teknik özelliklere sahip olan dokümanın bulunması gerekmektedir.

Yapılan teknik inceleme sonucunda; yukarıda belirtilen kapsamda teknik olarak incelenen ve değerlendirilen dokümanlar karşısında davalı patentinin yeni olarak değerlendirilemeyeceği, dava konusu patentin …’daki inceleme sürecinde, … itiraz bölümü 15/02/2005 tarihli bildiriminde, “uyarılabilir (arousable) ve yönlendirilebilir (oriented)” şeklindeki sınırlayıcı özellikleri içermeyen istemi değerlendirildiğini, bunun üzerine, başvuru sahibi 11/08/2005 tarihinde isteme “uyarılabilir (arousable) ve yönlendirilebilir (oriented)” özelliğini eklediğini, başvuru sahibinin, yapılan bu değişiklik neticesinde, istemde bahsedilen kullanımın, tekniğin bilinen durumundaki kullanımdan farklılaştığını, böylece istemdeki hasta gurubunun genel anestezi altındaki hastalardan farklılaştığını, daha önceki ajanlarla bu şekilde bir sedasyon etkisine ulaşılamadığını, … sürecindeki bu değerlendirmeler ve patent sahibinin beyanları, “yoğun bakım ünitesi sedasyonun”un, sınırlayıcı bir özellik [uyarılabilir (arousable) ve yönlendirilebilir (oriented)] açıkça sınırlandırılmadıkça, genel anlamda Minimal Sedasyon (Anksiyoliz) ile genel anestezi arasında kalan durumları içeren tüm sedasyon düzeylerini kapsayacak şekilde yorumlanması gerektiği, sonuç olarak, dava konusu patentin isteminin davacının sunduğu dokümanlar karşısında yeni olmadığı yönünde değerlendirme ve tespitlerin yapıldığı anlaşılmıştır.

Tüm dosya kapsamı yukarıda izahı yapılan mevzuat ve teknik bilirkişi raporu kapsamında değerlendirildiğinde; dava konusu patentin isteminin davacının sunduğu dokümanlar karşısında yeni olmadığı, dolayısıyla mevzuat kapsamında hükümsüzlük şartlarının oluştuğu anlaşılmış olup, her ne kadar davacı vekili patentin koruma süresinin 31/03/2019 tarihi itibarıyla sona erdiğinden bahisle davanın konusuz kaldığını iddia etmiş ise de yukarıda izah olunduğu üzere KHK 130/2 maddesi gereği “Patentin hükümsüzlüğü koruma süresinin devamınca veya hakkın sona ermesini izleyen beş yıl içinde dava edilebileceği” şu hale göre patentin 31/03/2019 tarihinde koruma süresinin dolmuş olmasının davayı konusuz kılmayacağı, yine husumet itirazları yönünden her iki davalının da TPMK kayıtlarında patent sahibi olarak gözüktüğü bu yöndeki itirazların dinlenemeyeceği anlaşılmakla davacının sübut bulan davasının kabulüne karar vermek gerekmiş aşağıdaki şekilde hüküm tesis olunmuştur.

HÜKÜM :

Yukarıda gerekçesi açıklandığı üzere,

1-Davanın kabulü ile, davalılar adına TPMK nezdinde tescilli … nolu patentin HÜKÜMSÜZLÜĞÜNE VE SİCİLDEN TERKİNİNE,
2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi uyarınca hesap olunan 44,40 TL karar harcından peşin yatırılan 29,20 TL’nin mahsubu ile kalan 15,20 TL bakiye karar harcının davalıdan tahsili ile Hazine’ye irat kaydına,
3-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca davacı vekili yararına hesap olunan 3.931,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davacıya verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan: 2.400,00 TL bilirkişi ücreti, 462,20 TL posta gideri olmak üzere toplam 2.862,20 TL ve 58,40 TL harç (peşin+başvuru) olmak üzere toplam 2.920,60 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-Yatırılan gider avanslarından kullanılmayan kısmının talep halinde ve karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
Dair taraf vekillerinin yüzüne karşı, (HMK 345/1 md. gereğince) gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Mahkememize veya başka bir yer mahkemesine dilekçe ile başvurmak ve istinaf harcı ile gerekli giderlerin tamamı ödenmek suretiyle, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı. 13/06/2019

Kaynak: Yargıtay